tek çocuğu olanlar tamam mı devam mı
Site De Rencontre Dans Le Monde. Sosyal medya hesaplarında konuşmalarımız, literatürde olmayan kısaltmalarla başlamıştı. Bunların en acınasını dönemlerini yaşayan program ise MSN olmuştu. Saçma sapan hesap isimleri, titreşim yollamalar, web cam açmalar vs…. İnanır mısınız alt çizgiyi _’ ilk defa bu program sayesinde görmüştüm hesap açarken. Kısaltmalar bir ara hayatımızın odak noktası olmuştu. Slm, nbr ve OK… Sanki hakim beylerin önündeki yaz kızım’ kadar hızlı ve uzun şeyler yazıyormuşuz gibi oraya iki selam yazamaz durumuna gelmiştik. Şükür ki bu devir artık bitti. Dilimizi uygun hale getirmeyi geçte olsa başardık. OK hariç… Birçok dilde kullanılan ve Türkçe tamam’ anlamına gelen Okay çoğu kişi okey diye bilir kelimesinin kısaltması olarak kullanılır bu OK. Ancak biz Türkler bu kısaltmaya maalesef farklı anlamlar yüklemeyi başardık. Cevap olarak OK yazılınca, trip, umursamama, başından savma gibi anlamlarla kendi moralimizi bozmakta ve bunu karşı tarafa aksettirmekteyiz. Ben yanlış anlaşılmamak için çoğu zaman Tamam ya da Tamamdır’ı kullanıyorum. İş dünyasında sizden kıdemli kişilerin de satırlarca yazdığınız mesajlara OK diye cevap vermesi bazen can sıkıcı olabiliyor. Acaba çok mu şey yazdım, acaba müsait mi değil ya da umursamadı mı diye düşündürebiliyor. Değerli iş büyükleri lütfen bize Tamam diye cevap verin gibilerinden cevap yazmak içimizden geliyordur sanırım. MSN faciası gibi buda son bulacaktır umarım. İş dünyasındaki arkadaşlıkların farklı bir düzensizliği olmaktadır. OK’larla başlayan konuşmalar tamam canım’lara döndüğü zaman arkadaşlık seviyeniz bir tık artmış oluyor. Aynı işi paylaşıyor, aynı konular üzerinden, aynı hayatı paylaşıyoruz. Samimiyet üstüne samimiyet katıyoruz. Özelimiz oluyor bu vatandaşlar. Sonra bir an geliyor ve ayrılık oluyor. İlk başlarda haftada birkaç gün görüşüyoruz, sonra ayda bir, sonra bir bakmışsınız o yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmeyen arkadaşınızla kaç ay önce görüştüğümüzü bile hatırlayamıyoruz. Gerçekten doğanın kanunu mudur bilinmez ortamlar, dünyanın 4 mevsimi gibi değişiklik göstermekte. Belli bir sürede yakın olduğunuz kimseleri artık göremez oluyoruz. Dostum, abim, kardeşim dedikleriniz size yabancı olmaya başlıyor. Çıkar işinin samimiyete dökülmesini bir zaman sonra yadırgamıyoruz. Bu alışkanlık artık bizleri daha samimiyetsiz bir duruma da getiriyor ne yazık ki. Belki de herşey OK’un yüzündendir. Onunla başlayan sohbetlerin uğursuzluğudur. Çünkü belli bir süre sonra o kişi sizin abiniz, kardeşiniz olmaya OK diyor. Tamam yani benden bu kadar. Bu zamana kadar paylaştığımız herşeyin sonuna geldik. Gerek çevresel değişiklik gerekse çıkar ilişkisi mağduruyuz… Her zaman önceliğimiz ailemiz olmalı. Sonra varsa ciddi düşündüğümüz bir sevgili. Sonra da kuzenlerimiz, çocukluk ya da lise arkadaşlarımız. Çünkü samimiyetin zirvesini bu çevreyle yaşıyoruz. Bir yerden sonra gerisi kuru bir kalabalık oluyor. Tanıdığımız bütün çakma kardeş ve abilerin son kullanma tarihi bir Çin malı gibi çabuk bitiyor. O zaman bizde hayattaki bu samimiyete OK diyoruz. Herşeyi zamanla yoğurup standartlarımızın dışına çıkmıyoruz. Zaman en büyük güvendir. Zaman, bazen ilaç bazense sinsi bir zehirdir. Zehirli OK’un kimden ya da ne zaman geleceği belli değildir. O yüzden kullandığımız OK’lara dikkat edelim.
Geçtiğimiz hafta piyasalarda oldukça sert hareketler yaşandı. Yurt dışı borsalarda hafta başında gelen satışlar IMKB’de de etkisini gösterdi. Yunanistan’ın borç ödemesinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin kaygılar da piyasaları olumsuz etkiledi. Geçen hafta piyasalarda oldukça sert hareketler yaşandı. Yurt dışı borsalara haftanın başında gelen satışlarla IMKB endeksleri iyi performans sergileyemedi. Ancak TCMB faiz kararı ve munzam karşılıkları haberleri sonrasında gün içinde oldukça ciddi bir yükseliş sergileyen borsalar daha sonrasında yurt dışı endekslerdeki satışlar ve panik etkisiyle sert düştü. Bu satışların ardından önceki hafta boyu kötü bir performans sergileyen endeks haftayı seviyesinden kapadı. TCMB faiz kararı sonrasında endeks kadar yükselmişti. Bu hafta seviyesinin kırılması durumunda endeksin aralığına kadar gevşemesi muhtemeldir. Endekste seviyesinin kırılması piyasa için olumsuz kabul edilmelidir. Bu seviye yukarı doğru hızlıca kırılmadığı sürece piyasalarda yükselişlerin kısıtlı olması olasıdır. Aşağıda grafikte görüldüğü gibi civarı yükselişin bir miktar daha devam etmesi için önemli olacaktır. Bununla birlikte seviyesi geçilmediği sürece kalıcı yükselişler görülmesini zor görmekteyiz. Cuma günü piyasalardaki düşüşün en büyük etkenlerinden biri JP Morgan’ın Türk piyasalarını ağırlığını azaltması oldu. Bu haberin gelmesi ile birlikte IMKB-30’da bazı bankaların yüzde 5 civarında düştüğünü belirtmek isterim. Bu haber sonrasında seans sonu hariç IMKB endekslerinin önemli miktarlarda tepki yapamadığını söyleyebiliriz. Yurt dışı piyasalarda ise Yunanistan’ın borç ödemesinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin kaygılar piyasaları hafta başında olumsuz etkiledi. Bununla beraber ABD tarafında verilerin son birkaç haftada beklenenden olumsuz gelmişti. Ancak haftanın son iki gününde ciddi bir yükseliş sergileyen gelişmiş ülke borsalarında bu hareketin devam edip etmeyeceği dikkatle takip edilmelidir. Pazartesi günü ABD borsalarının kapalı olduğunu hatırlatmak isteriz. Bu yüzden borsalarda hacimsiz hareketler gözlemlendi. Dolar\TL kurlarında geçen hafta beklediğimiz gibi 1,6000 seviyesi kırıldı ve 1,6100’in üzerine doğru bir hareket yaşandı. Haftanın sonuna doğru borsaların ve Euro/USD paritesinin yükselmesine rağmen 1,6000’ın altında kalıcı hareketler gözlemleyemedik. Bu hafta kurlar ve tahvil fiyatlarına dikkat etmek gerekmektedir. Kalıcı bir olumluluk borsaların da yükselmesine sebep olabilir. Bu hafta yurt dışında ve özellikle ABD tarafında önemli veriler açıklanacak. Çarşamba ve Cuma günü açıklanacak olan işsizlik dataları piyasalarda dikkat edilmesi gereken dataların başında gelmektedir. Bunun dışında yine ABD tarafında deklare edilecek olan ISM endeksine de dikkat etmek gerekmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Bir gün milletimiz tamam derse ancak o zaman biz kenara çekiliriz” sözü muhalefeti harekete geçirdi. Aslında söylediği demokrasinin basit bir kuralıydı. “Seçimi kaybeden gider...”Ancak, zamanın ruhu farklı. Bir ihtimal olarak “gitmek” de gündemde. Erdoğan’ın sözleri farklı bir okumayla bir propaganda malzemesine çevrelere göre; AK Parti “Kaybetse de gitmez.” Daha da açıkçası, “Ne yapar ne eder de iktidarı vermez” fikriyatı muhalefette oldukça nedenle “Millet tamam derse gideriz” cümlesi, bir anda muhalefete psikolojik doping etkisi ya da kaybetmek İktidar, uzunca bir süredir seçim kazanmanın rahatlığıyla, karizmatik liderin öncülüğünde, “Nasıl olsa yine kazanırım” havasındayken, birden “kaybedebilirim”i de düşünmeye başladı. Ya da böyle bir izlenime yol da kaybetmek de siyasetin kuralı. 24 Haziran seçimlerinin iktidarın aleyhine sonuçlanması mümkün. Bir kısım çevrelerde büyük bir gerginlik dikkat çekiyor. “Uluslararası komplo”, “Seçim bir beka sorunu”, “Doları kumpas yoluyla yükseltiyorlar” şeklinde bir kampanyanın giderek dozunu artırdığını 16 yıl boyunca iktidara egemen olmak, bir statüko, bir iktidar ilişkileri ağı oluşturmuş durumda. Her istediğini yapabilen bir iradeden söz ediyoruz. Kurulmuş ve kurulmakta olan düzenler var. Ekonomi, uluslararası ilişkiler, güvenlik gibi konularda oluşmuş bir köklü düzen...İktidarı kaybetmek, elde edilen imtiyazları ve avantajları yitirmek kimsenin isteyeceği bir durum değil. AK Parti iktidarı elde tutmanın yollarını arıyor.“Tamam” kelimesi bugünlerde, muhalefet açısından bir simge haline dönüşmüş bulunuyor. Belli ki seçim kampanyasının ana teması da olacak gibi. Yani “kaybedeceksin” fikrinin hissedilmesi, ihtimal dahiline girmesi, muhalefeti motive ediyor, canlandırıyor, da buna “yola devam” sloganıyla karşılık veriyor. Bu durum, iktidarla muhalefet arasında anlamlı bir rekabet olarak sürüp rekabet makul bir düzeyde yürüyor. Umarız hep böyle seçmenin dediği olsun.
Trakya’nın ilk ve tek termal tesisi olacak Hattuşa Saray Park’ta kaba inşaat çalışmaları tamamlandı. Saray Belediyesi, Hattuşa’nın kat artırımı talebine olumlu yanıt vermemesi durumunda termal tesis 2020’nin yaz aylarında, olumlu yanıt vermesi durumunda ise 2020’nin sonunda hizmete açılacak. Saray Belediyesi’nin mülkiyeti kendisine ait olan, kullanım hakkını da 28 yıl sonra tamamen eline alacağı Hattuşa Saray Park için nasıl bir karar vereceği merakla bekleniyor. Saray’ın ve Trakya’nın ilk ve tek termal tesisi olacak 25 Milyon TL değerindeki Hattuşa Saray Park’ta adım adım sona yaklaşılıyor. HATTUŞA KAT ARTIRIMI İSTİYOR Temeli Ağustos 2018’de atılan Hattuşa Saray Park’ta, termal havuzlar ve Spa ile 40 odanın bulunduğu iki katın kaba inşaat çalışmaları tamamlandı. En üst katta betonun da atılmasıyla birlikte gözler termal tesisin mülkiyetini elinde bulunduran, 28 yıl sonra da kullanım hakkının tamamına sahip olacak Saray Belediyesi’ne çevrildi. Zira Ağustos ayında ekibiyle birlikte Saray’a gelen Doğan Jeotermal Grup Başkanı Mehmet Ali Doğan, Saray Belediyesi’nden kat artırımı talebinde bulunmuştu. Saray Belediyesi’nin bu talebe olumsuz yanıt vermesi durumunda termal tesis 2 kat 40 oda olarak 2020’nin yaz aylarında, olumlu yanıt vermesi durumunda ise 4 kat 80 oda olarak 2020’nin sonunda hizmete açılacak. Ayrıca Saray Belediyesi ile Doğan Jeotermal arasında yapılan sözleşmede “Otel cirosundan Saray Belediyesi’ne yüzde 1 ödeme yapılacaktır” şeklinde bir madde bulunuyor. Bu nedenle Saray Belediyesi’nin kat artırımı kararı termal tesisten elde edeceği karı da doğrudan etkileyecek. Yine Ağustos ayında yapılan bilgilendirme toplantısında Saray Belediye Başkanı Özgen Erkiş ve Belediye Meclis üyelerine sunum yapan Mehmet Ali Doğan “Saray’a en az 50 dönümlük alana büyük bir tatil köyü yapmak istiyoruz. 20 litre suyu da bu proje için aldık. Burada önemli olan sizin isteğiniz, bu işe sahip çıkmanızdır” şeklinde konuşmuştu. Doğan’ın bu sözleri, kat artırımı kararının Hattuşa’nın bundan sonraki süreçte Saray’a yapacağı yatırımlarda belirleyici olacağını da gösteriyor. BAŞKAN ERKİŞ’İN KARARI NE OLACAK? Hattuşa’nın kat artırımı talebini hukuka uygunluk ve ihale mevzuatı açısından inceleyen Saray Belediyesi’nin kısa süre içerisinde nihai kararını Hattuşa’ya bildirmesi bekliyor. Her fırsatta “Hattuşa’yı Saray’ın bir turizm merkezine dönüşmesi açısından değerli buluyoruz” diyen Saray Belediye Başkanı Özgen Erkiş’in kat artırımı talebi için nasıl bir karar vereceği de merak konusu. SARAY BELEDİYESİ’NİN SORUMLULUKLARI NELER? Kaba inşaat çalışmaları tamamlanan Hattuşa Saray Park’ta Saray Belediyesi’nin sözleşmeden doğan sorumluluklarını yerine getirmesi için süresi azalıyor. Saray Belediyesi’nin sözleşme gereği, termal suyun Hattuşa Saray Park’a getirilmesi, trafo elektrik hatlarının bağlanması ve otel kenarındaki açık alanların rekreasyon alanı yapılarak cazibe merkezi haline getirilmesi gibi sorumlulukları bulunuyor. SARAY HALKINA YÜZDE 25 İNDİRİMLİ OLACAK 25 milyon TL’ye mal olacağı açıklanan Hattuşa Saray Park, Saray Belediyesi ve Doğan Jeotermal Grup arasında yapılan protokol gereğince 28 yıl sonra tüm kullanım hakkı Saray Belediyesi’ne kalmak koşuluyla inşa ediliyor. Tesisler tamamlandığında devre tatil sisteminin yanı sıra günübirlik kullanıma da uygun bir işleyişle hizmet verecek. Termal tesis Saray halkına yüzde 25 indirimli olacak.
Tamam mı, devam mı? Tamam mı, devam mı? Sorusunu sorduğum anlar çok olmuştur kendi kendime. Bu soruyu her sorduğumda da Yaşlı Kartalın Öyküsü gelir aklıma. Tamam mı, devam mı? Sorusu pek öyle kolay yanıtlanacak bir soru değil. Vereceğiniz yanıt yaşantınızı temelden etkileyecektir. Neyse, ayrıntılara girmeden, Yaşlı Kartalın Öyküsünü paylaşayım sizinle. Yaşlı kartalın öyküsü ilham aldığım ve dostlarımla çok paylaştığım bir öyküdür. Bilirsiniz kartal kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır. Kartalın ömrü neredeyse bir insan ömrü kadardır diyebiliriz. Yetmiş yıla kadar yaşayan kartalların olduğu söylenir. Kartal 70 yaşına ulaşmak iç 50 yaşına yaklaştığında bir durum değerlendirmesi yapmak ve bir karar almak zorundadır. Alınacak karar Tamam mı? Devam mı? Kararıdır. Bizde ellisine altmışına geldiğimizde tamam mı, devam mı diye sorarız kendimize. Ben bu sorunun yanıtını DEVAM olarak verdiğimden yaşlı kartal geliyor hep aklıma. Devam demenin riskleri zorlukları var elbet. Biz gelelim yaşlı kartalın öyküsüne Kartal elliye merdiven dayarken, pençeleri sertleştiğini, esnekliğini yitirdiğini ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma geldiğini fark eder. Gagasının uzayıp göğsüne doğru kıvrıldığını, tüylerinin kartlaşıp kalınlaştığını, uçmasını zorlaştırdığını görür. Eskisi gibi, hızlı uçamadığına, avını yakalayıp yükseklere taşıyamadığına üzülür. İşte tam bu aşamada bir seçim yapmak, Tamam mı, Devam mı? Sorusuna bir yanıt vermek zorundadır. Tamam derse ölümü seçmiş olacak, Devam derse, yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir. Bu zorlu yeniden doğuş süreci en azından dört beş ay büyük acılara katlanmasını gerektirecektir. Devam kararını veren kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya kovuğuna yerleşir. Ve hemen işe koyulur. Kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer. Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile tek tek pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. Dört beş ay sonra kartal, kendisine en azından yirmi yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir. Yeniden uçmak hem de bir genç kartal gibi… Yaşlı kartalın bana çok ilginç gelen öyküsü size de ilginç geldi mi bilemiyorum. Hayat bisiklet binmeye benziyor, pedala basılmadığında devrilen bisiklet gibi, insan da yapacak işi kalmadığında devrilip gidiyor. Her sabah uyandığınızda yapacak işiniz varsa, sistem çalışmasını ve kendini yenilemesini sürdürüyor. Yapacak işim kalmadığı dediğimiz anda da, sistemin kendini yenilemediğini bizi hızla sona yaklaştırdığını bilmeliyiz. O nedenle DEVAM demeliyiz her zaman. Siz devam dedikçe, yüreğiniz daha hızlı atacak, siz devam dedikçe, hücreleriniz de yenilenmeye devam edecektir. Yaşlı Kartalın Öyküsünü unutmayın. Devam deyin anasını satayım. Devam deyin de, en azından bir yirmi yıl daha fazla yaşayın. Yaşamak gerçekten güzel be kardeşim. Her yaşın kendine özgü bir güzelliği var. Sorunlarınız ne kadar ağır olursa olsun, inadına yaşamak deyin. İnadına yaşamaktan hiç vazgeçmeyin… Gerekiyorsa, yeniden doğuşun acılı sürecine katlanın. Gerekiyorsa ameliyat masasına yatın. Gerekiyorsa yenilenin. Baştan aşağı bir kontrolden geçin. Ve öleceğiniz güne kadar ayakta kalmaya özen gösterin. Mustafa Pala
tek çocuğu olanlar tamam mı devam mı