tavşan ile kaplumbağa fabl kısaca

Site De Rencontre Dans Le Monde. Tavşan ve kaplumbağa Masalı Tavşan ikide bir böbürleniyor “-Kimse benden hızlı koşamaz” diyormuş Sonunda kaplumbağa dayanamamış “-İstersen yarışalım” demiş Koşuya başlamışlarTavşan epeyce yol aldıktan sonra, ”Hıh, o sırtı kabuklu hayvancık sürüne sürüne kim bilir ne zaman sonra bana yetişir?” diye düşünmüş “-Şu ağacın altına biraz uzanıp dinleneyim” demişUyuyakalmışKaplumbağa ağır yürüyüşü ile yürümüş yürümüş,hiç dinlenmeden yol almış Tavşan bir ara gözünü açmışBir de ne görse beğenirsiniz, kaplumbağa neredeyse yarışı bitirmek üzereymişHemen fırlamış, rüzgar gibi koşmaya başlamış Ama ne çare, kaplumbağaya yetişememiş Böylece tavşan yarışı kaybetmiş Aldırış etmemenin cezasını çekmiş Kaplumbağa ise düzgün adımlarla, durmadan yürüdüğü için yarışı kazanmış Başa dön tuşu Tavşan ile Kaplumbağa Masalı Ormanda tavşan hoplaya zıplaya tavşancık gördüğü bütün komşularına ne kadar hızlı olduğundan bahseder, kimsenin onu geçemeyeceğini söylermiş. Tavşan, gerçekten de güçlü ayaklarıyla hızlı koşarmış. Komşuları ise tavşanın bu şekilde böbürlenmesinden hoşlanmazlarmış. Ama hiçbirisi de onunla yarışmaya yanaşmazmış. Tavşanın heryerde “Ben çok hızlıyım, beni kimse geçemez” diye dolaşması, kaplumbağanın kulağına gitmiş. Kaplumbağa, oldukça yavaş yürür, tavşanın bir dakikada aldığı yolu bir günde alırmış. Kaplumbağa tavşanla karşılaşmayı çok istiyormuş. Tesadüf bu ya bir gün kaplumbağa ile tavşan ormanda karşılaşmışlar. Kaplumbağa tavşanı görür görmez; – İyi günler tavşan kardeş, Ben de seni arıyordum, diye seslenmiş. Tavşan merakla sormuş; – Beni neden arıyorsun, kaplumbağa kardeş? Kaplumbağa – Seninle yarış yapmak istiyorum, hadi yarışalım da hangimiz daha hızlıyız anlayalım. Tavşan, kaplumbağanın sözlerine gülmüş – Aman kaplumbağa kardeş. Benimle dalga geçiyorsun galiba. Senin benimle yarışabilmen imkansız, sen daha bir adım atmadan ben yarışı bitiririm. İstersen kendini boş yere yorma, demiş alaylı alaylı. Kaplumbağa – Bu yarışta seni geçeceğim. İstersen hemen başlayalım, demiş kararlı kararlı. Bütün orman hayvanları toplanmışlar. Yarışın sonucunu merakla beklemeye başlamışlar. Herkes birbirine; “Kaplumbağa kardeş çok yavaş. Tavşanı bu hızıyla nasıl geçebilir ki?” diye soruyormuş. Tavşan ve kaplumbağa son hazırlıklarını yaparak yarışacakları yere gelmişler. Derken yarış başlamış. Tavşan bir anda ok gibi fırlamış. Kaplumbağa ise yavaş yavaş yürümeye başlamış. Tavşan gözden kaybolmuş bile. Bir süre sonra geriye dönüp bakmış, ne gelen var ne giden. Kaplumbağa yarışı akşama bitirir ancak, en iyisi ben şurada birazcık uyuyayım, diyerek bir ağacın altında uyumaya başlamış. Tavşan, yarışı kazanacağından oldukça emin uyuyadursun, kaplumbağa kendinden emin adımlarla yavaş yavaş yürümeye devam ediyormuş. En sonunda tavşanın yattığı yere varmış. Bakmış tavşan horul horul uyuyor, hiç temposunu bozmadan yoluna devam etmiş. Bir süre sonra tavşan, uyanmış “Artık yarışı bitireyim, kaplumbağa kardeş hala peşimden geliyor herhalde” diyerek geriye bakmış. Gelen kimsecikler yokmuş. Tavşan, “Kaplumbağa kardeş yarıştan vazgeçti herhalde” diyerek yarışın biteceği yere doğru koşmaya başlamış. Tavşan birde ne görsün, kaplumbağa kendisini geçmiş. Hatta yarışı bitirmek üzere. Son bir gayretle hızla koşarak kaplumbağayı geçmeye çalışmış. Fakat kaplumbağa yarışı bitirmiş bile. Yarışı kazanan kaplumbağa tavşanın yanına gelmiş. Yarışı kaybeden tavşan üzgün üzgün duruyormuş. Kaplumbağa, tavşana demiş ki; – Tavşan kardeş, önemli olan yaptığın her işte kararlı olmaktır. Gereksiz övünmek sadece zayıflıktır. Bundan sonra sende “En hızlı benim” diyerek övünme! Diyerek yuvasına doğru yavaş yavaş yürümeye başlamış. Tavşan yaptığı hatayı anlamış. O günden sonra hiç kimseye yarışmaktan söz etmemiş. Ezop Masalları Tavşan İle Kaplumbağa Bir zamanlar kaplumbağa ile tavşan varmış. Kaplumbağa bir gün tavşana şunu demiş. – Senle ben yarış yapsak olur mu ? Demiş . Tavşan – Olur. Demiş. Yarın olmuş. Yarış başlıyormuş. Ama kaplumbağa çok yavaş yürüyormuş ise tavşan uyuyormuş. Herkes çok şaşırmış. Niye böyle oldunu bilmiyordu tavşanı hemen uyandı ama yine uyudu. Kaplumbağa kazanmak uyandı ve kaplumbağanın kazandını görünce çok üzüldü. Ağladı çünkü ödül istediği şey verilcekti ve kaplumbağayı tebrik etti. kaplumbağa ödülün yarısını ona verdi. Çok mutlu oldu. Updated 10 Kasım 2014 at 1148 Tilki ile Tavşan Hikayesi Günlerden bir gün, karnı çok acıkan bir kurt ormanda av aramaya başlar. Çok geçmeden derenin kenarında uyuyan bir tavşan görür. Zavallı tavşan kurt ile karşı karşıya geldiğinde artık kaçacak şansı kalmamıştır. Ancak zekasını kullanıp hile yaparak kurt belasından kurtulmayı düşünür. Bundan sonra kurda övgü dolu sözler söylemeye başlar “Ey şanlı sultanım! Canım size feda olsun. Sizin yeminiz olmak benim için ne büyük şeref! Lakin ben küçük ve zayıf bir hayvan olduğum için karnınızı doyuramam. Ama benim tilki bir komşum var. Eğer izin verirseniz onu size getireyim de güzel bir ziyafet çekin. Av için bu kadar yorulduğunuza da değer!” diye süslü sözler söyler. Bu güzel sözler, kurdun hoşuna gider. İkisi birlikte tilkinin yuvasına giderler. Tavşan içeri girer ve tilkiyi selamlar “Sevgili Komşum! uzak ülkelerin birinden asil bir misafiriniz sizi ziyarete gelmiş. Sizin ne kadar saygı değer biri olduğunuzu duyunca ziyarete gelmek istemişler. Müsaade buyurursanız kapının önünde beklemektedir. İzniniz varsa tanışmanız ve sohbet etmeniz için içeri davet edin.” der. Kurnaz tilki tavşana pek inanmaz ve sözlerinin arkasında bir hile gizli olduğunu anlar. Ama bu durumu belli etmez, tavşana teşekkür ederek misafiri içeri alacağını söyler. Ancak “Evim pek müsait değil. Misafirimize ayıp olmasın. Siz biraz dışarıda bekleyin de eve çeki düzen vereyim. Sonra sizi içeri alayım.” der. Tavşan dışarı çıkar, kurdun yanına gider ve tilkiyi kandırdığını, birazdan içeri gireceklerini söyler. Bu arada tilki, iki kapılı olan yuvasının arka kapısından çıkıp bakar ve dışarıda bekleyen kurdu görür. Tilki her türlü tehlikeye karşı bir tedbir olsun diye yuvasının kapısının iç kısmına derin bir çukur kazmış, üstünü de çalı çırpıyla örtmüştür. Bu sebeple onları evine almakta bir kötülük görmez ve kurtla tavşanı içeri davet eder. Tavşanla kurt yuvaya daldıklarında ikisi birden derin çukura düşerler. Tilki de diğer kapıdan kaçar ve kurtulur. Tavşan ise çukurun içinde kurdun yemeği olur. Beydaba, Kelile ve Dimne hikayelerinden. Başa dön tuşu Fabl Nedir Öykünce ya da fabl içinde bir ders ya da öğüt bulunan öyküdür. Yazar genellikle bu dersi öykünün sonunda 'gülme komşuna gelir başına' gibi bir cümleyle özetler. Fablların kahramanları genellikle havyanlardır. Ama bu hayvanlar insanlar gibi düşünürkonuşur ve tıpkı insanlar gibi davranır. Dünyanın en ünlü fabl yazarları Ezop ve Jean de La Fontaine'dir. Ezop'un fablları 300 yılında derlenerek yazıya geçirilmiştir. ABD'li James Thurber ve İngiliz George Orwell çağdaş fabl yazarlarıdır. Genellikle öğüt vermek ve ders çıkarmak için anlatılan kısa bir öyküdür. Fabl sözcüğü Latince öykü anlamına gelen "fabuto"dan türemiştir. Fabllerin kahramanları çoğunlukla insan gibi davranan ve konuşan hayvanlardır. Bu durum öyküyü anlatanın insanların budalaca davranışlarını dolaylı olarak göstermesine olanak sağlar. Eğlenceli ve ilginç bir öykünün iz bırakacağı düşüncesiyle bu öğütlere kulak verileceği umulur. Örneğin döğüşen iki horozu konu alan bir fabl vardır. Bu öyküde horozlardan biri yenilir ve kaçar. Öbürünün ise kazandığı zaferden başı döner çatıya çıkar ve zaferini duyurmak için sürekli öterek böbürlenir durur. Horozu gözüne kestiren bir kartal onu kaptığı gibi kaçar. Bu öyküden böbürlenmenin aptalca bir şey olduğu dersini çıkarmak zor değildir. Yüzyıllarca önce Ezop adlı bir Yunanlı'nın anlattığı varsayılan bu öyküler gibi Eski Hint ve Akdeniz kültürlerinde de bu türden hayvan masalları vardır. Hint fablleri genellikle ders vermekten çok doğadaki bir olguyu açıklamak için anlatılır. "Karga ile Tilki" "Kurt ile Kuzu" "Ağustosböceği ile Karınca" ve "Tavşan ile Kaplumbağa" gibi pek çok fabl eskiden olduğu gibi bugün de çocukların dinlemekten hoşlandıkları öykülerin başında gelir. "Tilki ile Horoz" öyküsü ingiliz şairlerinden Geoffrey Chaucer'ın "Canterbury Tales"inde 1390; Canterbury Öyküleri yer alır. Hayvan masalları doruğuna 17. yüzyılda yaşamış olan Fransız Jean de La Fontaine ile ulaştı bak. La Fontaine Jean De. Koşuk biçiminde yazılmış olan bu masallarda La Fontaine yaşadığı dönemdeki insanlarla kıvrak bir dille inceden inceye alay etmekteonların zayıf yanlarını yermektedir. 17. yüzyılın sonlarında ve 18. yüzyılın başlarında John Dryden ve John Gay adlı iki ingiliz yazar fabl yazma geleneğini sürdürmüşlerdir. 19. yüzyılda çocuk edebiyatının gelişmesiyle birçok yazar çocuklar için fabl türünde yapıtlar verdi. Bunlar arasında Levvis Carroll Rudyard Kipling Joel Chandler Harris'i sayabiliriz. George Orwell'in "Hayvan Çiftliği" Animal Farm; 1945 adlı yapıtında olduğu gibi birçok çağdaş yazar da dünya görüşlerini dile getirmek için fabl türünde yazmıştır. Fabl Özellikleri Başrollerinde hayvanların rol aldığı hayvanların konuştuğu hayvan hikayeleridir Örn Ağustos böceği ve Karınca. Bu isin en bilinen kişileri Beydeba Ezop ve La Fontainedir. İnsanlar arasında cereyan eden olayları hayvanlar bitkiler ya da cansız varlıklar arasında geçiyormuş gibi göstererek bu yolla insanlara ahlak ve ibret dersi vermek örnek göstermek ya da bir düşünceye güç kazandırmak isteyen bir çeşit masaldır. Teşhis ve intak sanatları üzerine kurulmuştur. Dünya edebiyatında ilk ve önemli fabllar Hint yazarı Beydeba’ya aittir. Beydeba ’nın fablları Kelile ve Dimne adlı bir eserde toplanmıştır. Türkçe'deki ilk örneği Harname'dir. BİR KEDİ İKİ SERÇE Bir kediyle bir serçe Bir arada büyümüşler kardeşçe. Sepet, kafes bir arada, İçtikleri su ayrı gitmezmiş. Gerçi kedi ara sıra, Serçeye sinirlenirmiş, Suratında gagasıyla süngü talimi yapıyor diye, Ama o da zaman zaman Bir pençecik atarmış serçeye, Fazla canını yakmadan, Tırnaklarını tutarak Yumuşak yumuşak. Serçeyse boyuna bakmaz Gagalarmış kediyi düpedüz. Kedi ne de olsa daha akıllı, Hoş görürmüş bu oyunları. - Böyle şeyler olur, dermiş, Dostlar arasında; Dostun dosta kızması saçma. Uzatmayalım, kediyle serçe Şakayı kaka etmiyorlarmış, Barış içinde yaşayıp gidiyorlarmış. Derken bir başka serçe Görmeye gelmiş bizimkileri. Bakmış filozof bir kedi, Cıvıl cıvıl da bir serçe Dost oluvermiş ikisiyle. Ama bir gün barış bozulmuş, İki kuş arasında kavga çıkmış. Kedi ne yapsın bu durumda? Taraf tutmak zorunda kalmış - Bu serseri kim oluyor da, demiş Kafa tutuyor benim dostuma? Dağdan gelip bağdakini kovacak ha? Yoo, demiş kedi, öyle yağma yok. Kedilik adına çıkıp ortaya, Girmiş iki kuş arasındaki kavgaya. Bir pençede yakalayıp yemiş Yabancı serçeyi. Bir de ne baksın kedi, Serçe eti tatlı mı tatlı, - Dayanamam doğrusu, demiş; Ötekini de yemiş. Küçük Fidan Ekim yanındaki bahçede küçük fidan çok kendine mırıldanıyordu " portakalı soydumbaşucuma koydum... " O sırada okuldan kaçmış iki çocuk beraber fidanın yanına gelip yapraklarını yolmaya fidanın canı çok farklı yerlerinden çekiştiriyor ve yapraklarını çok çaresiz geçen gün yine okuldan kaçan çocukların büyük bir söğüt ağacının yapraklarını kopardıkları zaman söğüt ağacı ile dalga geçmişti küçük söğüt ağacı yalvarıyordu"lütfen yardım edin canım çok yanıyor." Çocuklar küçük fidanın yaprakları bittikten sonra fidanın aklına "gülme komşuna gelir başına"sözü bir daha asla başkalarıyla dalga geçmedi. Fabl Nedir Öykünce ya da fabl içinde bir ders ya da öğüt bulunan öyküdür. Yazar genellikle bu dersi öykünün sonunda 'gülme komşuna gelir başına' gibi bir cümleyle özetler. Fablların kahramanları genellikle havyanlardır. Ama bu hayvanlar insanlar gibi düşünürkonuşur ve tıpkı insanlar gibi davranır. Dünyanın en ünlü fabl yazarları Ezop ve Jean de La Fontaine'dir. Ezop'un fablları 300 yılında derlenerek yazıya geçirilmiştir. ABD'li James Thurber ve İngiliz George Orwell çağdaş fabl yazarlarıdır. Genellikle öğüt vermek ve ders çıkarmak için anlatılan kısa bir öyküdür. Fabl sözcüğü Latince öykü anlamına gelen "fabuto"dan türemiştir. Fabllerin kahramanları çoğunlukla insan gibi davranan ve konuşan hayvanlardır. Bu durum öyküyü anlatanın insanların budalaca davranışlarını dolaylı olarak göstermesine olanak sağlar. Eğlenceli ve ilginç bir öykünün iz bırakacağı düşüncesiyle bu öğütlere kulak verileceği umulur. Örneğin döğüşen iki horozu konu alan bir fabl vardır. Bu öyküde horozlardan biri yenilir ve kaçar. Öbürünün ise kazandığı zaferden başı döner çatıya çıkar ve zaferini duyurmak için sürekli öterek böbürlenir durur. Horozu gözüne kestiren bir kartal onu kaptığı gibi kaçar. Bu öyküden böbürlenmenin aptalca bir şey olduğu dersini çıkarmak zor değildir. Yüzyıllarca önce Ezop adlı bir Yunanlı'nın anlattığı varsayılan bu öyküler gibi Eski Hint ve Akdeniz kültürlerinde de bu türden hayvan masalları vardır. Hint fablleri genellikle ders vermekten çok doğadaki bir olguyu açıklamak için anlatılır. "Karga ile Tilki" "Kurt ile Kuzu" "Ağustosböceği ile Karınca" ve "Tavşan ile Kaplumbağa" gibi pek çok fabl eskiden olduğu gibi bugün de çocukların dinlemekten hoşlandıkları öykülerin başında gelir. "Tilki ile Horoz" öyküsü ingiliz şairlerinden Geoffrey Chaucer'ın "Canterbury Tales"inde 1390; Canterbury Öyküleri yer alır. Hayvan masalları doruğuna 17. yüzyılda yaşamış olan Fransız Jean de La Fontaine ile ulaştı bak. La Fontaine Jean De. Koşuk biçiminde yazılmış olan bu masallarda La Fontaine yaşadığı dönemdeki insanlarla kıvrak bir dille inceden inceye alay etmekteonların zayıf yanlarını yermektedir. 17. yüzyılın sonlarında ve 18. yüzyılın başlarında John Dryden ve John Gay adlı iki ingiliz yazar fabl yazma geleneğini sürdürmüşlerdir. 19. yüzyılda çocuk edebiyatının gelişmesiyle birçok yazar çocuklar için fabl türünde yapıtlar verdi. Bunlar arasında Levvis Carroll Rudyard Kipling Joel Chandler Harris'i sayabiliriz. George Orwell'in "Hayvan Çiftliği" Animal Farm; 1945 adlı yapıtında olduğu gibi birçok çağdaş yazar da dünya görüşlerini dile getirmek için fabl türünde yazmıştır. Fabl Özellikleri Başrollerinde hayvanların rol aldığı hayvanların konuştuğu hayvan hikayeleridir Örn Ağustos böceği ve Karınca. Bu isin en bilinen kişileri Beydeba Ezop ve La Fontainedir. İnsanlar arasında cereyan eden olayları hayvanlar bitkiler ya da cansız varlıklar arasında geçiyormuş gibi göstererek bu yolla insanlara ahlak ve ibret dersi vermek örnek göstermek ya da bir düşünceye güç kazandırmak isteyen bir çeşit masaldır. Teşhis ve intak sanatları üzerine kurulmuştur. Dünya edebiyatında ilk ve önemli fabllar Hint yazarı Beydeba’ya aittir. Beydeba ’nın fablları Kelile ve Dimne adlı bir eserde toplanmıştır. Türkçe'deki ilk örneği Harname'dir. BİR KEDİ İKİ SERÇE Bir kediyle bir serçe Bir arada büyümüşler kardeşçe. Sepet, kafes bir arada, İçtikleri su ayrı gitmezmiş. Gerçi kedi ara sıra, Serçeye sinirlenirmiş, Suratında gagasıyla süngü talimi yapıyor diye, Ama o da zaman zaman Bir pençecik atarmış serçeye, Fazla canını yakmadan, Tırnaklarını tutarak Yumuşak yumuşak. Serçeyse boyuna bakmaz Gagalarmış kediyi düpedüz. Kedi ne de olsa daha akıllı, Hoş görürmüş bu oyunları. - Böyle şeyler olur, dermiş, Dostlar arasında; Dostun dosta kızması saçma. Uzatmayalım, kediyle serçe Şakayı kaka etmiyorlarmış, Barış içinde yaşayıp gidiyorlarmış. Derken bir başka serçe Görmeye gelmiş bizimkileri. Bakmış filozof bir kedi, Cıvıl cıvıl da bir serçe Dost oluvermiş ikisiyle. Ama bir gün barış bozulmuş, İki kuş arasında kavga çıkmış. Kedi ne yapsın bu durumda? Taraf tutmak zorunda kalmış - Bu serseri kim oluyor da, demiş Kafa tutuyor benim dostuma? Dağdan gelip bağdakini kovacak ha? Yoo, demiş kedi, öyle yağma yok. Kedilik adına çıkıp ortaya, Girmiş iki kuş arasındaki kavgaya. Bir pençede yakalayıp yemiş Yabancı serçeyi. Bir de ne baksın kedi, Serçe eti tatlı mı tatlı, - Dayanamam doğrusu, demiş; Ötekini de yemiş. Küçük Fidan Ekim yanındaki bahçede küçük fidan çok kendine mırıldanıyordu " portakalı soydumbaşucuma koydum... " O sırada okuldan kaçmış iki çocuk beraber fidanın yanına gelip yapraklarını yolmaya fidanın canı çok farklı yerlerinden çekiştiriyor ve yapraklarını çok çaresiz geçen gün yine okuldan kaçan çocukların büyük bir söğüt ağacının yapraklarını kopardıkları zaman söğüt ağacı ile dalga geçmişti küçük söğüt ağacı yalvarıyordu"lütfen yardım edin canım çok yanıyor." Çocuklar küçük fidanın yaprakları bittikten sonra fidanın aklına "gülme komşuna gelir başına"sözü bir daha asla başkalarıyla dalga geçmedi.

tavşan ile kaplumbağa fabl kısaca